BÜLTENİMİZE ABONE OLUN |
İşyerlerinde gerek sigortasız olarak çalıştırıldıklarını, gerekse ücretlerinin SGK’ya eksik bildirildiğini iddia ederek bazı kimselerin işverenleri aleyhine dava açtıkları bilinmektedir.
Hizmet tespiti hususunda işverenler aleyhine açılan davalar sonucunda mahkemelerce verilen kararlar Devredilen Sosyal Sigortalar Kurumunca uygulanmakta iken, 1990’lı yıllarda Kurumun yayınladığı 16-75 sayılı genelgeyle, bu tür yargı kararlarının işleme konulabilmesi için davada işverenin yanı sıra Kurumun da taraf tutulmuş olması koşulu aranmaya başlanmıştır. Dolayısıyla Kurumun taraf olmadığı, yani sadece işverenin aleyhine açılmış olan davaların neticesinde verilen söz konusu kararların uygulanmaması yoluna gidilmiştir.
10.09.2014 tarihinde 5521 sayılı Mülga İş Mahkemeleri Kanunu 7. Maddesine 6552 sayılı Kanun ile eklenen son fıkra ile Sosyal Güvenlik Kurumu’nun hizmet tespiti davalarındaki konumu yeniden düzenlenmiştir. Bu yeni düzenleme ile hizmet tespiti davalarının Kuruma davanın re’sen ihbarı ve Kurumun da fer’i müdahil olarak davaya katılması sistemi getirilmiştir. Düzenlemeye göre Kurum fer’i müdahil olmasına rağmen, katıldığı taraf başvurmasa dâhi kanun yoluna başvurabilir. Ayrıca karar kesinleştiğinde de uygulamak zorundadır.
25 Ekim 2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 4/2. Maddede “Hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, dava Kuruma resen ihbar edilir. İhbar üzerine davaya davalı yanında ferî müdahil olarak katılan Kurum, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabilir. Kurum, yargılama sonucu verilecek kararı kesinleştikten sonra uygulamakla yükümlüdür.” Düzenlemesi ile aynı uygulama devam ettirilmiştir.
Esasen sigortasız olarak çalıştırılanların, gerekli işlem yapılmak üzere 5510 sayılı Yasanın 86 ncı maddesi uyarınca öncelikle Kuruma başvurmaları mümkündür. Bu başvuru üzerine, Kurumun denetim elemanlarınca;
-İşçinin işyerinde çalışmaya devam ediyor olması durumunda;
SGK denetim elemanlarınca işyerlerine gidilerek “Fiili” denetim yapılmakta, denetim sonucunda şikayette bulunan şahsın işyerinde çalıştığının görülmesi halinde, tespitin yapıldığı tarihten geriye yönelik en fazla bir yıllık hizmet süresi dikkate alınmaktadır. İddia edilen çalışma süresi bir yıldan fazla ise, bir yılı aşan hizmetin dikkate alınabilmesi için denetim elemanınca istenilecek işyeri kayıtlarından hizmetlerin tespiti yoluna gidilecektir. İşyerine ait defter ve belgelerin incelenmesi sonucunda, ilgili şahsın çalıştığının saptanması durumunda hizmetin tamamının değerlendirilmesi gerekmektedir. İşyeri kayıtlarından ücret tespiti yapılamadığı takdirde ise bu kez şikayetçi işçinin iş mahkemesi nezdinde hizmet tespit davası açması gerekecektir.
-Şikayetçinin işyerinden ayrılmış veya yapılacak fiili tespit sonucunda işyerinde çalışmasının tespit edilememiş olması halinde,
Bu takdirde Kurumca herhangi bir işlem yapılamadığından, 5510 sayılı Kanunun 86 ncı maddesi uyarınca hizmetin geçtiği yılın sonundan başlanarak beş yıllık hak düşürücü sürede iş mahkemesi nezdinde işveren aleyhine hizmet tespit davası açılması gerekmektedir.
Gerek denetim elemanlarınca yapılan tespitler sonucunda, gerekse yargı mercilerince verilen kararlarda ilgili şahsın işyerinde çalıştığına karar verilmesi halinde, Kurumca işverenden prim belgelerinin bir ay içinde verilmesi istenilmekte, verilmezse bu kez sözü geçen belgeler Kurum Ünitesince re’sen düzenlenerek hesaplanan prim ve gecikme zammı tutarları, idari para cezaları ile birlikte ödenmek üzere ayrı ayrı tebligatlarla işverenlere tebliğ olunmaktadır.
İlgili şahsın hizmetlerinin geriye yönelik 10 yıllık süreden fazla olması halinde, 10 yıldan eski döneme ilişkin prim borçları için işverence zaman aşımı def’inde bulunulsa bile, aynı Kanunun 93 üncü maddesindeki hüküm nedeniyle bu tür itirazlar Kurumca dikkate alınmamakta ve prim borcunun tamamının ödenmesi istenilmektedir. İşverenlerin, bu hususu gözden uzak tutmamalarında yarar görülmektedir. (Tebliğ olunan borçların ödenmesi beklenilmeden ilgili şahsın hizmetleri sigortalılık süresinden sayılmaktadır)
Diğer taraftan, bu uygulamanın yanı sıra, hem hizmetin 01.10.2008 tarihinden sonraki dönem içinde kalan 10 yıllık süredeki her bir ay için aylık asgari ücretin ikişer katı tutarında idari para cezası uygulanmakta, hem de prim teşviklerinden yasaklama gündeme gelmektedir.
Görüldüğü gibi, sigortasız işçi çalıştırılmasının işverene yönelik mali yükü oldukça fazla olmaktadır.
Sadece işçi alacağı açısından işveren aleyhine açılan davalara gelince;
Alacak davasına konu olan dönemlerde sigortalı bildirimi yoksa:
Kurumun uygulamasına göre, yargı kararlarında, alacak davasına konu olan dönemlerde sigortalılık bildiriminin bulunmadığının anlaşılması halinde, mahkemece karar verilen alacak tutarları için her hangi bir işlem yapılmamakta, başka bir ifade ile davacı kişinin ihtilaflı dönemde sigortalılık bildirimi yoksa, işverenlerden muhtasar aylık prim ve hizmet beyannamesi istenilmediği gibi, bu belgeler Kurum ünitelerince re’sen de düzenlenmemektedir.
Bununla birlikte, mahkeme kararlarında her ne kadar alacak davasına konu olan dönemlerde sigortalılık bildirimi bulunmasa da, ilgili dönemler için karar verilen alacak tutarları alacak davasına konu olan kişiler arasında bir çalışma ilişkisi olabileceğine karine oluşturduğundan, sigortalılık süresinin mevcut olup olmadığının tespiti amacıyla durum, gerekli inceleme yapılmak üzere Kurumun denetim elemanlarına intikal ettirilerek sonucuna göre işlem yapılmaktadır.
Alacak davasına konu olan dönemlerde hizmet bildirimi varsa: sigortalıların açtıkları ücret tespit davaları sonucunda mahkemelerce verilen kararlarda belirtilen ücret ve ücret dışı alacaklar dikkate alınmaktadır. Bilindiği gibi, alacak davasına konu olan dönemlere ilişkin kazançların ücret olması halinde, ücret tutarları ilgili aylara mal edilerek prim belgesi düzenlenmektedir. Ücretin dönemi belli değilse, genellikle bu tür davalarda bilirkişilerce düzenlenen raporlara göre hüküm verildiğinden, bilirkişi raporunda belirtilen ücret tutarlarına itibar edilmesi mümkün bulunmaktadır. Söz konusu ücret alacaklarının bu yoldan temin edilememesi halinde ise, zorunlu olarak alacak davasına konu olan dönemde hizmetin bildirildiği son ayın kazancına mal edilerek işlem yapılmaktadır.
Alacak davasına konu olan dönemlere ilişkin kazançların ücret dışı olması halinde, 5510 sayılı Kanunun 80 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca, toplu iş sözleşmelerine tabi işyerleri işverenlerince veya kamu idareleri ya da yargı mercilerince verilen kararlara istinaden sonradan ödenen ücret dışındaki ödemeler, hizmet akdinin mevcut olmadığı veya askıda olduğu bir tarihte ödenmesi durumunda, prime esas kazancın tabi olduğu en son ayın kazancına eklenerek prime tabi tutulmalıdır.
Mahkeme kararındaki ücret ve ücret dışı ödemelerin miktarları ayrıştırılamıyorsa, bu kezyinemahkemeden ücret ve ücret dışı ödemelerin ayrı ayrı miktarları ve hangi aylara ait olduğu hususunda bilgi istenilmesi, temin olunamaması halinde, ücret ve ücret dışı ödemelerin toplamı, alacak davasına konu olan dönemde prime esas kazanç bildirimi yapılan en son ayın kazancına mal edilmek zorunda kalınacaktır.
Yukarıda da belirtildiği gibi, sigortasız işçi çalıştırılması işverenler açısından oldukça sorunlar yaratmaktadır. Öte yandan, sigortasız olarak çalıştırılanların iş kazası geçirmeleri durumunda işverenlere ağır yaptırımlara yol açtığından, işe alınan işçilerin işe girişleri yapılmadan işe başlatılmamaları büyük önem arz etmektedir.
Hadi EYCE
SGK Uzmanı
|
|||
Yazdır |
Para Birimi | Döviz Alış | Döviz Satış | Efektif Alış | Efektif Satış |
USD | 35.2162 | 35.2796 | 35.1916 | 35.3326 |
EUR | 36.6592 | 36.7252 | 36.6335 | 36.7803 |
GBP | 44.1238 | 44.3538 | 44.0929 | 44.4203 |
Online | : | 91 | |
Bugün | : | 7.236 | |
Bu Ay | : | 325.605 | |
Bu Yıl | : | 4.591.254 | |
Toplam | : | 39.409.315 |