BÜLTENİMİZE ABONE OLUN |
TARİH | : | 08.09.2016 |
SAYI | : | 62030549-120[40-2014/556]-135676 |
KONU | : | Aboneliği şirket adına olmayan su ve elektrik faturalarının vergi kanunları karşısındaki durumu |
İlgide kayıtlı özelge talep formunun tetkikinden;
belirtilerek yukarıda yer alan hususlar çerçevesinde de;
hususlarında Başkanlığımız görüşlerinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun,
1/1. maddesinde; Türkiye'de ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV'ye tabi olduğu, 10/g maddesinde; vergiyi doğuran olayın su, elektrik, gaz, ısıtma, soğutma ve benzeri enerji dağıtım veya kullanımlarında bunların bedellerinin tahakkuk ettirilmesi anında meydana geldiği,
29/1. maddesinde; mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisini indirebilecekleri,
29/3. maddesinde; indirim hakkının vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak şartıyla, ilgili vesikaların kanuni defterlere kaydedildiği vergilendirme döneminde kullanılabileceği,
34/1. maddesinde; yurt içinden sağlanan veya ithal olunan mal ve hizmetlere ait Katma Değer Vergisinin, alış faturası veya benzeri vesikalar ve gümrük makbuzu üzerinden ayrıca gösterilmek ve bu vesikalar kanunî defterlere kaydedilmek şartıyla indirilebileceği
hüküm altına alınmıştır.
Bu hüküm ve açıklamalara göre, işyerinde kullanılan ancak abonelik kaydı başkası adına kayıtlı olan su aboneliğine ilişkin kullanım bedelinin faaliyette bulunduğunuz işyerine ait olduğunun ve işle ilgili olarak kullanıldığının tevsik edici belgelerle ispatı halinde bu belgelere dayalı giderlerle ilgili olarak yüklenilen KDV indirim konusu yapılabilir.
Diğer taraftan geçmiş dönemlere ait olan, ancak toplu olarak 2014 yılında tahakkuk ettirilen su kullanım bedellerinin tahakkuk ettirildiği takvim yılı aşılmamak şartı ile bunlara ilişkin vesikaların kanuni defterlere kayıt edildiği vergilendirme döneminde indirim konusu yapılabileceği tabiidir.
KURUMLAR VERGİSİ YÖNÜNDEN
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanunun 11. maddesinde ise; "Kurum kazancının tespitinde aşağıdaki indirimlerin yapılması kabul edilmez:
…
d. Bu Kanuna göre hesaplanan kurumlar vergisi ile her türlü para cezaları, vergi cezaları, 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre ödenen cezalar, gecikme zamları ve faizler ile Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre ödenen gecikme faizleri.
…"
hükmü yer almaktadır.
Diğer taraftan, Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde, safi kazancın tespit edilmesi sırasında indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin birinci fıkrasının (1) numaralı bendiyle ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Anılan bent hükmü uyarınca, yapılan genel giderlerin indirim konusu yapılabilmesi için, söz konusu giderlerle kazancın elde edilmesi ve idamesi arasında doğrudan ve açık bir illiyet bağının bulunması gerekmekte olup, bu mahiyette olmayan giderlerin ticari kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilmesi mümkün değildir.
Aynı Kanunun 40 ıncı maddesinde indirilecek giderler sayılmış olup bu maddenin birinci fıkrasının (3) numaralı bendine göre, işle ilgili olmak şartıyla mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatlar ticari kazancın tespitinde indirilecek giderler arasında sayılmıştır.
Ticari kazancın tespitinde iki temel ilke geçerlidir. Bunlar "dönemsellik" ve "tahakkuk esası" ilkeleridir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Bu esas dikkate alındığında, bir gelir unsurunun, özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3. maddesinin (B) fıkrasında, "Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır." denilerek vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği belirtilmiştir.
Buna göre; şirketinizin kiracı olarak faaliyette bulunduğu işyerinin aboneliği eski kiracı adına kayıtlı olan elektrik ve su bedellerinin faaliyette bulunduğunuz döneme ve işyerine ait olması, ticari faaliyetinizle ilgili olarak kullanılmış olması ve tarafınızca ödendiğinin ilgili kurumlardan alınacak belgelerle kati olarak tevsiki kaydıyla, söz konusu tutarların tahakkuk ettiği dönem itibarıyla kurum kazancınızın tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün bulunmaktadır.
Diğer taraftan, süresinde ödenmeyen su tüketim bedellerinin geç ödenmesi nedeniyle uygulanan vade farkları işle ilgili olarak mukavelenameye göre ödenen tazminat niteliğinde olacağından, kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
|
Yazdır |
Para Birimi | Döviz Alış | Döviz Satış | Efektif Alış | Efektif Satış |
USD | 35.1368 | 35.2001 | 35.1122 | 35.2529 |
EUR | 36.6134 | 36.6794 | 36.5878 | 36.7344 |
GBP | 43.9486 | 44.1777 | 43.9178 | 44.2440 |
Online | : | 17 | |
Bugün | : | 10.542 | |
Bu Ay | : | 354.378 | |
Bu Yıl | : | 4.620.027 | |
Toplam | : | 39.438.088 |