Yazı fontu: Boyutu:
 

2024-08-03

ŞİRKETLERİN SGK’YA OLAN PRİM BORÇLARINDAN DOLAYI YÖNETİCİLERİNE HER AN HACİZ GELEBİLİR


 

İşverenlerin SGK’ ya olan birikmiş prim borçlarının tahsilinde, 01.01.1994 tarihinden beri 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki hükümler uygulanmaktadır.

Öte yandan, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88 inci maddesinde,

“Kurumun sigorta primleri ve diğer alacakları haklı bir sebep olmaksızın bu Kanunda belirtilen sürelerde ödenmez ise kamu idarelerinin tahakkuk ve tediye ile görevli kamu görevlileri, tüzel kişiliği haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur.”

Bilindiği gibi, tüzel kişiliğe sahip ticari şirketler de dahil olmak üzere tüm işverenlerin yasal süresi içinde ödenmeyen prim borçları için SGK’ nın ilgili Müdürlüğünün bünyesinde bulunan İcra servisleri tarafından borçlu işverenlere önce ödeme emri gönderilmekte, borcun ödeme emrinde belirtilen sürede ödenmemesi veya mal bildiriminde bulunulmaması durumunda ise bu kez borçlulara haciz bildirisi gönderilmektedir.

SGK Başkanlığınca, 6183 sayılı Yasa gereğince borçlarını ödemeyen işverenlerin menkul (taşınabilir) ve gayrimenkullerine haciz uygulanmakla birlikte, söz konusu borçların bu yolla tahsili kısa sürede ve etkin bir şekilde tahsil edilemediği bilinmektedir.

Yasa koyucu, tüzel kişiliğe sahip anonim, limitet ve kolektif şirketleri, borçlardan sorumluluğu açısından diğer işverenlerden ayrı tutmuştur. Zira, bu şirketlerin prim borçları süresinde ödenmediği takdirde, 5510 sayılı Yasanın yukarıda bahsi geçen 88 inci maddesine istinaden söz konusu şirketlerin prim borçlarının ödenmesinden sorumlu olan yönetim kurulu üyeleri, üst düzey yöneticileri ve yetkilileri de Kuruma karşı müşterek ve müteselsil sorumluluğu tutulabilmektedir.

Başka bir anlatımla, prim borçlarının tahsilinde, hem bu şirketler aleyhine icra takibine geçilmekte, hem de şirketlerin prim borçlarının ödenmesinden sorumlu olan üst düzey yönetici veya yetkilileri belirlenerek bunlar şahsen sorumlu tutulabilmektedirler.

Örneğin, (A) Limitet şirketinin Kuruma yasal süresi geçtiği halde ödenmemiş 1.000.000 TL borcunun olduğu varsayıldığında, Kurumun ilgili icra servisince şirket tüzel kişiliği aleyhine icra takibine geçilebilmekte, ayrıca bu şirketin prim borcunun ödenmesinden sorumlu bulunan genel müdürü ve muhasebe müdürüne borç tebliği yapılmaktadır. Neticede borcun hangi yolla kısa sürede tahsili mümkün ise o yolla tahsiline başvurulmaktadır.

Şirketlerin üst düzey yönetici veya yetkilileri sorumlu tutularak kendilerine borç tebliği yapıldığında, bunların, borçların ödenememiş olmasında haklı nedenlerinin mevcut olduğunu ileri sürerek itiraz etmeleri mümkün olmakla birlikte, haklılıklarının kendilerince kanıtlanması gerekmektedir. Uygulamada, İlgili şirket yöneticisinin borçtan sorumlu olmadığı veya borcun ödenememiş olmasında haklı nedenin varlığı ileri sürülerek itiraz edildiğinde, Kurumun denetim elemanınca itirazlar incelenerek sonucuna göre işlem yapılmaktadır. Şayet borçların ödenmemesinde haklı sebebin mevcut olmadığı saptanırsa, sorumlu yönetici veya yetkili aleyhine icra takibine geçilerek bu kişilerin gerektiğinde şahsi mal varlıklarına haciz uygulanarak prim borçlarının tahsiline başvurulabilmektedir.

Süresinde ödenmeyen ve amme (kamu) alacağı niteliğinde olduğu kabul edilen prim borçlarının tahsili konusunda yukarıda belirtilen yasal dayanağa ilaveten,  6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında da ayrıca bir hüküm yer almaktadır.

Nitekim 6183 sayılı Kanunun konuya ilişkin Mükerrer Madde 35’te aynen;

“Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.” Hükmü yer almıştır.

Yapılan düzenlemenin gerekçesinde özetle; işverenlerin borçlarından dolayı kamuya karşı sorumlu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden tüzel kişiliklerden tamamen veya kısmen alınamayan alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı öngörülmüştür.

Bu hükümden hareketle, tüzel kişiliğin mal varlığından tamamen veya kısmen alınamayan borçların tüzel kişiliğin kanuni temsilcilerinden 6183 sayılı Kanunun cebri takibata ilişkin hükümlerine göre tahsili yoluna gidilebilmektedir.

Diğer taraftan, 5766 sayılı Kanunla 06/06/2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere söz konusu maddeye eklenen fıkrada, amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahısların, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulacağı öngörülmüştür.

Ancak bu uygulamada, yani şirketlerin üst düzey yönetici veya yetkililerinin şahsi sorumluluklarına başvurulduğunda, her bir yönetici veya yetkili, görev yaptığı dönem için tahakkuk eden borçlardan sorumlu tutulabilecektir. Zaten gerek Danıştay’ın, gerekse Yargıtay’ın çeşitli tarihlerde verdikleri çok sayıdaki kararlarda, müşterek ve müteselsil sorumluluğun, üst düzey yönetici veya yetkilinin görevde bulunduğu süre ile sınırlı olacağına karar verilmiştir.

Konu ile ilgili olarak SGK’nın 21.06.2011 tarihinde yayımladığı 2011/53 sayılı genelgesinde (Syf:19) gerekli açıklama yapılmıştır.

Hadi EYCE

SGK Uzmanı

 

 

 

GÜLBENK MÜŞAVİRLİK
Adres: Mustafa Kemal Mah. 2155. Sk. Nep Office 4 K:2 D: 9-10 Çankaya ANKARA Tel : 0(312) 223-6314 Faks : 0(312) 223-5985