2020-06-15
Reklamasyon ve Kickback Giderlerinin Kabul Edilip Edilmeyeceği
TARİH |
: |
15.06.2020 |
SAYI |
: |
49327596-125.08[KVK.ÖZ.2018.65]-E.88521 |
KONU |
: |
Reklamasyon ve Kickback Giderlerinin Kabul Edilip Edilmeyeceği |
İlgi:.
İlgide kayıtlı özelge talep formunda; "Şirketinizin turizm acenta ve operatörlüğü yapmakta olduğu, yurt dışındaki turizm operatörleri vasıtasıyla gelen turistlere konaklama tesisi temin etme, konaklama tesisine transfer, tur hizmetleri verildiği, şirketinizin söz konusu hizmetleri önceden anlaşılmış belirli teknik ve fiziki koşullar dahilinde yapmakta olduğu, muhtelif zamanlarda belirlenen şartların sağlanamaması, organizasyonda aksaklıklar yaşanması, konaklama tesisinin eksiklikleri nedeniyle önceden anlaşılan hizmet koşullarına uyum sağlanamamasından kaynaklı, şirketinizden hizmet alan turistlerin kendi yurtdışı tur operatörlerine yaptığı şikayetlerin araştırılıp soruşturulması sonucunda yurt dışı tur operatörlerinden tarafınıza reklamasyon, kickback vb. adlar altında iade niteliğinde faturalar gelmekte olduğu, söz konusu faturaların tarihi cari yıl içinde olsa da ilgili olduğu dönemlerin önceki yıllar olabildiği, şirketinizin söz konusu faturalar tarafınıza ulaşana kadar bu durumdan hiç bir surette haberdar olmadığı, sadece faturalar şirketinize ulaşınca anlaşma gereği iade işlemi yapıldığı, ticari sürecinizin doğal bir sonucu olduğu belirtilen, geçmiş döneme ilişkin cari dönem tarihli reklamasyon ve kickback vb. ad altındaki faturaların kurum kazancı hesabında gider olarak kabul edilip edilemeyeceği, edilecekse hangi dönemin gideri olarak kabul edileceği" hususunda Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasıyla kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı; ikinci fıkrası ile de safi kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı ifade edilmiş olup kurum kazancının tespitinde Kurumlar Vergisi Kanununun 8. maddesi ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan giderler indirilebilecektir.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 37. maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu belirtilmiş olup, anılan Kanunun 38. maddesinin birinci fıkrasında;
"Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:
1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.
Ticari kazancın bu suretle tespit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41. maddeleri hükümlerine uyulur."
Bu Kanunun 40'ıncı maddesinde safi kazancın tespit edilmesinde indirilecek giderler sayılmış olup, maddenin (1) numaralı bendinde ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan genel giderlerin safi kazancın tespitinde indirim konusu yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Bir masrafın genel gider kapsamında gider yazılabilmesi için; harcamanın yapılmış olması, harcama ile iş arasında açık ve güçlü bir illiyet bağı bulunması, giderin keyfi olmaması, yani kazancın elde edilmesi için mecburi olarak yapılması, yapılan gider karşılığında gayri maddi bir kıymet iktisap edilmemiş olması ve maliyete dahil edilecek giderlerden olmaması ile harcamanın işin önemi ölçüsünde yapılmış olması gerekmektedir.
Mezkur kanunun 40 ıncı maddesinin üçüncü bendinde; işle ilgili olmak şartiyle, mukavelenameye veya ilama veya kanun emrine istinaden ödenen zarar, ziyan ve tazminatların safi kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği belirtilmiştir.
Kurumlar Vergisi Kanununun 11. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde "sözleşmelerde ceza şartı olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere kurumun kendisinin, ortaklarının, yöneticilerinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi zarar tazminat giderleri" nin kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Ticari kazancın tespitinde "dönemsellik ilkesi" ile "tahakkuk esası ilkesi" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Tahakkuk; gelirin ve giderin mahiyetinin kesinleşmesi ve kişiselleşmesiyle birlikte, hukuken istenebilir duruma gelmeyi sağlayan işlemin ve olayın gerçekleşmesidir. Mahiyeti ve tutarı itibarıyla kesinleşme, taraflar arasında mevcut ticari ilişkide edimlerin eksiksiz yerine getirilmesi suretiyle karşılıklı mutabakatla belirlenen bedele hak kazanılması ve bu bedelin belirginleşerek kesinleşmesini ifade eder. Bu esas dikkate alındığında, bir gelir veya gider unsurunun özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönemin kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.
Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Vergi Kanunlarının Uygulanması ve İspat" başlıklı 3. maddesi;
"B. İspat: Vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır. Vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti yemin hariç her türlü delille ispatlanabilir. Şu kadar ki, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık bulunmayan şahit ifadesi ispatlama vasıtası olarak kullanılamaz. İktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan veya olayın özelliğine göre normal ve mutad olmayan bir durumun iddia olunması halinde ispat külfeti bunu iddia eden tarafa aittir."
hükmü bulunmaktadır.
Söz konusu hüküm ve esaslara göre yurt dışı operatörler tarafından önceki yıllarla ilgili olsa da cari yıl içinde faturalandırılmak suretiyle kesinleşen, ticari faaliyetiniz ile ilgili olup sözleşme kapsamında reklamasyon, kickback vb. adlar altında katlanmış olduğunuz giderlerinizi,
Yapılan işin mahiyetine uygun olması ve iş hacmi ile mütenasip olması,
Vergi Usul Kanunu hükümlerine uygun tevsik edici belgelerle belgelendirilmesi,
Şirketinizin, ortaklarınızın, yöneticilerinizin veya çalışanlarınızın kusurundan kaynaklanmaması
şartıyla kurum kazancınızın tespitinde dönem gideri olarak dikkate almanız mümkün bulunmaktadır.
Bilgi edinilmesini rica ederim.